Hayat oyununda kendime birçok farklı rol verdim.
Evlat oldum; izin almak zorunda olmaktan şikayet ettim.
Anne oldum; kendime zaman ayıramamaktan yakındım.
Evlendim; toplumsal gereklilikler bunalttı.
Çalışan oldum; müdürüme rapor vermekten nefret ettim.
Patron oldum; tüm riski taşımaktan yoruldum.
Sonra bir gün canıma tak etti hayatımı değiştirmeye karar verdim. Ve bunun üzerinde çalışmaya başladım. Ve sonra, …
Evlat olmanın; ne kadar rahat ve konforlu olduğunu anladım.
Anne olmanın; karşılık beklemeden vermenin aslında en doyurucu şey olduğunu fark ettim.
Evli olmanın; ne kadar özgürlük ve rahatlık kattığını gördüm .
Çalışan olmanın; büyük bir risk taşımadan tecrübe edinmenin güzelliğini kavradım.
Patron olmanın; çalışanların ve şirketin riskini taşımanın beni ne kadar geliştirdiğini deneyimledim.
Hayat dediğimiz şey yaşadığımız deneyimler değil aslında, o deneyimlere bizim yüklediğimiz anlamlar ve yorumlar.
Mutlu olmak için şartları değiştirmemize gerek yok. Gerek olmadığı gibi, aynı zamanda da nafile bir çaba çünkü bizim kontrolümüzde değil. Bizim değiştirebileceğimiz tek şey kendi düşüncelerimiz yani bakış açımız. Durduğumuz yeri değiştirip daha geniş bir pencereden bakmaya başlayınca bakış açımız da otomatikman değişmeye başlıyor.
Çocukluğumdan beri babamdan hep şu sözü duyardım: “Ağaca bakmayı bırakın, tüm ormanı görün!” Ne kadar bilgece bir yaklaşım olduğunu şimdi kavrıyorum.
Hayatınızın değişmesini istiyorsanız, durduğunuz yeri değiştirin ve bakış açınız genişlesin.
Hayat hakkındaki düşüncelerinizi değiştirin, o da sizin hakkındaki düşüncelerini değiştirsin…