Çekim Yasası, özü itibariyle olduğumuz kişiye ait deneyimleri hayatımıza getiren bir mekanizma.
Biz varlığını kabul etsek de etmesek de mekanizma her zaman çalışıyor. Aynı, yer çekiminin her zaman varolması ama Isaac Newton tarafından fark edilmesi gibi. Yer çekimi kavramı ile birkaç yüzyıl önce tanışmış olduğumuz ve varlığını kabul ettiğimiz için artık sorgulamıyoruz. Ama çekim yasası nispeten yeni bir kavram olduğu için ispatını arıyoruz. Bence bunun sebebi, istemediğimiz deneyimler yaşadığımız zaman bunları hayatımıza davet edenin kendimiz olması fikrinin hoşumuza gitmemesi. O yüzden ben çekim yasası ile ilgili ispatlar sunmaktansa, mekanizmanın nasıl işlediğini anlatmak istiyorum. Ki, karar sizin olsun.
Hepimiz her gün binlerce şey geçiriyoruz aklımızdan ve bu aklımızdan geçen düşünceler bir radyo alıcısı gibi inancımıza uygun frekanstaki olayları, kişileri ve deneyimleri getiriyor hayatımıza. Odağımız hangi frekanstaysa yaptığımız yayın ve çektiğimiz deneyimler o frekansta oluyor. Hayatımızda VAR olan şeyler o konuyla ilgili VAR yayını yapmamızdan, hayatımızda olmayan şeyler de o konuyla ilgili YOK yayını yapmamızdan kaynaklanıyor. Peki o yayını nasıl yapıyoruz?
Düşünce, inanç ve odak kelimeleri çekim yasasını daha iyi anlamak için önemli.
Bir olay yaşadığımız zaman o konuyla ilgili bir düşünce geçiriyoruz aklımızdan ve o sırada o düşünce bizim odağımız oluyor. Yani düşünce=odak diyebiliriz. Tek bir düşüncenin çekim gücü yeteri kadar yüksek olmadığı için bu düşüncemize uygun deneyim hemen hayatımıza girmiyor. Fakat burada çekim yasası devreye giriyor ve ilk düşüncemize benzer düşünceleri çekmeye başlıyor. Bir arkadaşınızla sohbet ediyorsunuz veya yolda bir şey görüyorsunuz ve bir önceki düşüncenize benzer bir düşünce geçiyor aklınızdan. Bu düşünceler ne kadar sık geçerse o kadar güçleniyor ve artık inancınız halini alıyor.
İnanç aynı düşüncenin defalarca düşünülüp güçlenmesinden başka bir şey değil aslında. Bir düşünce inanç halini aldıktan sonra sorgulamıyor ve onu bizim ‘gerçeğimiz’ olarak kabul ediyoruz. Ben buna düşünceyi/odağı otomatik pilota bağlamak diyorum. Aklımıza bir düşünce ilk kez geldiği zaman sadece benzer düşünceleri çekme gücündeyken, o düşünceler toplanıp inanç halini aldıktan sonra odağımız otomatik pilottan yayınına başlıyor ve o frekansa uygun deneyimleri hayatımıza çekiyoruz. Zaten bir şeyi aklımızdan geçirir geçirmez hemen gerçekleşmemesinin sebebi de bu. İsteklerimizi netleştirmek için bir süreye sahip oluyoruz.
Diyelim ki, araba almaya karar verdiniz (ilk düşünce) ve yolda bir spor araba gördünüz. “Bir spor araba kullanmak ne kadar güzel olur” dediniz içinizden (çekim yasası araba ile ilgili düşünceleri çekmeye başladı). Ne renk olsun falan derken aklınıza ufak çocuklarınız olduğu geldi (düşünceler yani odak devam ediyor) ve dediniz ki “spor arabayı çocuklar büyüdükten sonra alırım, şimdi en iyisi 4 kapılı bir araba alayım” (Bu noktadan sonra spor araba yayını yapma ihtimaliniz yok, çünkü artık yavaş yavaş şekillenen ve çekim gücünü arttıran düşünceniz 4 kapılı bir araba ile ilgili düşünceleri çekmeye başlayacak. Ama hala arabanın kendisini değil yeni düşünceleri çekiyorsunuz). Hangi marka olsun, kaç model, ne renk olsun dediniz. Bir yandan ilanlara baktınız, bir yandan bir arkadaşınıza bahsettiniz. (Artık düşünceler daha sık geçmeye başladı aklınızdan ve odağınız daha uzun süredir arabada) Akşam eşinizle konuştunuz ve fikir birliğine vardınız (“Bir spor araba kullanmak güzel olur” düşüncesi “4 kapılı, şu marka, bu model, o renk bir araba alabilirim” inancına dönüştü ve odağınız otomatik pilottan yayınına başladı). Bir süre sonra ilanlarda istediğiniz özellikte bir araba gördünüz ve el sıkışıp aldınız (İlk düşünceniz güçlenerek inanca dönüştü ve inancınız da hayatınıza bir araba çekti, hayırlı olsun)
Bu kadar ağır çekimde anlattığıma bakmayın, ilk düşünceden inanca geçip istediğiniz şeyi çekim yasası ile hayatınıza çekmek bir saatinizi bile alabilir. Tabi, bir yılınızı da… 🙂 Bu tamamen sizin hayatınıza çekmek istediğiniz konuya yüklediğiniz anlamla alakalı. İsteğiniz size kolay ulaşılabilir gözüküyorsa –her ne kadar şu an YOK yayını yapsanız bile- kısa sürede VAR yayınına geçip isteğinizi elde edebilirsiniz. Fakat zor ve uzak gözüküyorsa, isteğinize kavuşmanız biraz zaman alabilir. Bu noktada, düşüncelerinizi çekim yasasının insafına bırakmak yerine (çünkü çekim yasası, zihninizde baskın olan düşünceyi güçlendirecek yeni düşünceler getirecektir) bilinçli bir tercihle düşüncelerinizi seçmeye başlayabilirsiniz ki; her yeni düşünce sizin isteğiniz doğrultusunda şekillensin ve yeni inancınızı oluştursun.