Duygular

Düşüncelerimizle yani odağımızla olayları kendimize çektiğimizden ve istediğimiz şeyleri hayatımıza çekmek için düşüncelerimizi bilinçli bir şekilde istediğimiz yöne doğru çevirmemiz gerektiğinden bahsettik. Bu durumda ortaya çıkan tablo şu: “Düşüncelerimizi devamlı takip etmek zorundayız ki isteğimize uygun olmayan bir düşünceyi hemen daha iyi bir düşünceyle değiştirelim”

Nasıl yani??? Zihnimizden her gün milyonlarca düşünce geçiyor. Evet, aynı konuyla ilgili hep aynı düşünceler geçiyor ama zihin hiç durmuyor. Hani patlamış mısır makinelerini bilirsiniz. Makinenin ağzından devamlı patlamış mısır çıkar, dolar, taşar. Makineyi düğmesinden kapatabilirsiniz ama zihninizin şalterini indirmek o kadar kolay değil. O yüzden tüm düşüncelerinizi takip etmeye kalksanız, yaşayacağınız tek bir sonuç var. O da kafayı yemek.

Sağolsun evren, bize işimizi kolaylaştıracak bir araç tahsis etmiş, DUYGULARIMIZ.

Bir konuyla ilgili keyifli duygular hissediyorsak, inancımız da yapmayı planladığımız eylem de isteğimiz doğrultusunda demektir. Hiç ‘ne düşünüyordum, inancım neydi’ gibi detaylara girmeden, aynen yola devam edebilirsiniz. İstediğiniz şeyi kendinize çekeceksiniz.

Eğer isteğimizle ilgili bizde negatif duygular uyanıyorsa, yaratımımız istediğimiz yöne doğru gitmiyor demektir ve daha iyi hisler uyandıran düşüncelere geçmenin tam zamanıdır. Bunun için de ‘hangi düşünce, nasıl geçerim’ diye dertlenmeye hiç gerek yok, ‘nasıl daha iyi hissederim’ demeniz yeterli. Aklınıza gelen düşüncenin, olduğunuz durumdan daha iyi hissettirip hissettirmediğini zaten anlarsınız.

Diyelim ki, acayip çok borcunuz var. Kredi kartları limitte, artık dönmekte zorlanıyorsunuz ve bu borçları ödemek istiyorsunuz. Para dendiğinde aklınıza borcunuz geliyor ve kendinizi kötü hissediyorsunuz. Kendinizi her kötü hissettiğinizde aklınızdan ‘nasıl ödeyeceğim bunca borcu’ düşüncesinin geçtiğini tahmin ediyorum. Bu durumda ‘Ne yapalım, olan olmuş, ölüm yok ya ucunda. Elbet bir çare bulunur’ düşüncesini aklınıza getirmek bile sizi biraz daha iyi bir hisse taşıyacak. Sonra biraz daha iyi bir his, sonra biraz daha.

İsteğimizi yaratmanın en kısa yolu, o konuyla ilgili NASIL DAHA İYİ HİSSEDERİM diye düşünmek.

Yalnız burada ince bir detayın altını çizmek istiyorum; bizler aslında hislerimizle yaratmıyoruz, hislerimize yol açan düşüncelerimizle yaratıyoruz. Yani hislerimizin olayları çekme gücü yok ama çok büyük bir rolleri var, kılavuzluk yapmak.  Hani bir laf vardır, korktuğum başıma geldi diye. Aslında o olay biz korkmuş olduğumuz için başımıza gelmez, bizde korku duygusu yaratan düşüncemiz/odağımız sebebiyle gelir. Biz de mesela, kendi aramızda konuşurken uzun uzun “Bende çok sevinme duygusu yaratan bir düşünce geçti şimdi aklımdan” demeyiz “Çok sevindim” der geçer, gideriz. Çünkü duygulara odaklanmak ve bu şekilde ifade etmek çok daha kolaydır.

Daha evvel kişisel gelişim kitapları okuduysanız, hep pozitif olmanın öneminden, kendinizi iyi hissettiğinizde hayatınızı değiştirebileceğinizden bahsedildiğini görmüşsünüzdür. Kesinlikle doğru. Fakat daha da doğrusu, aslında pozitif hisler yaratan düşüncelerimizin yaydığı frekans sayesinde istediklerimizi hayatımıza çekebildiğimiz. Bu kadar detaylı bir tanımlamaya, kafa karıştırıcı olmasın diye gerek görmemiş olabilirler. Belki de gerek yok gerçekten ama ben bunu anlayana kadar şöyle bir hataya düştüm. NEGATİF DUYGULAR HİSSETMEYİ KÖTÜ BİR ŞEY ZANNETTİM.

Ne zaman negatif bir duygu içinde olsam şöyle bir düşünce geçti kafamdan: “Eyvaaah, kendimi kötü hissediyorum, kesin kötü şeyler çekeceğim hayatıma!!!” Bilin bakalım, aklımdan böyle bir düşünce geçince ne oluyordu? Doğru tahmin, kendimi daha da kötü hissediyordum. Olumsuz bir düşüncenin yarattığı negatif his, olumsuz başka bir düşünce ve dolayısıyla negatif başka bir hisse daha yol açıyordu.

Sevimsiz bir duygu hissettiğim zaman şöyle bir şey düşünseydim, duygularımın kılavuzluğunu Evrenin tahsis amacı doğrultusunda kullanmış olurdum:

-Hmmm, birden içim sıkıldı. Demek ki aklımdan kötü bir düşünce geçti. Allahtan kendimi kötü hissettim de işime hiç yaramayan düşünceyi fark edip değiştirdim. Yoksa maazallah başıma bir iş gelene kadar bekleyecektim 🙂

Negatif duygular hissetmenin çok önemli bir gerekliliği de var aslında yaratım açısından, İSTEK DUYMAK.

Hayatımızda olmayan şeyleri isteriz, var olanları değil. Ancak para sıkıntısı çekiyorsanız daha fazla para istersiniz, ilişkiniz yoksa veya memnun değilseniz yeni bir ilişki istersiniz, çocuğunuz yoksa çocuk yapmak istersiniz, işsizseniz veya işinizden memnun değilseniz yeni bir iş istersiniz.

Bu örnekler sürüp gidebilir ama döngü hep aynıdır. Bir şeyin hayatımızda YOK olduğunu fark ettiğimiz zaman VAR olmasını isteriz. İşte bu noktada negatif hissin görevi bitmiştir. Yaptığımız YOK yayınından rahatsız olduğumuz zaman, VAR yayınına geçmenin yani o konuyla ilgili kendimizi iyi hissetmeye başlamanın tam zamanıdır. Bunu da aklımızdan geçen düşünceleri/odağımızı değiştirerek yapabiliriz. Ama biz acılı filmler izleyip, en yakın arkadaşımıza sevgilimizin geçen akşam başka birini süzdüğünü anlatıp durdukça VAR yayınına geçmemizin süresi uzadıkça uzuyor.

Duygularımızın çekim gücü yok ama yaratımda çok önemli bir rolleri var demiştik ya. Bir diğer rolü de, düşüncelerimizi güçlendirerek çekim güçlerini arttırmak.

Bir gün karşıdan karşıya geçerken bir taksi tarafından ezilme tehlikesi atlatırsınız. O kadar çok korkarsınız ki, aklınızdan geçen ‘taksi şoförleri dikkatsizdir’ düşüncesi birden inancınız halini alıverir. Bundan sonra son derece dikkatli araba kullanan taksi şoförleri ile yolunuz kesişmeyecektir bile.

Ya da o güne kadar evlilikten ve bağlanma fikrinden uzak durmuşsunuzdur ama birisiyle tanışırsınız. Deli gibi aşık olursunuz, aklınızdan geçen ‘evlilik güzel olabilir’ düşüncesi çok hızlı bir şekilde inancınız oluverir. Ve siz kendinizi evliliğe doğru giden çok keyifli bir ilişki içinde bulabilirsiniz.

İşte bu yüzden, istediğiniz her ne varsa onun için coşku duyun, heyecan duyun, arkadaşlarınıza olduğu zaman ne kadar güzel olacağını anlatın, yüreğiniz pır pır etsin, sevinçten havalara uçun. Bir konuyla ilgili ne kadar kuvvetli hisler taşıyorsanız, yaptığınız yayının çekim gücünü arttırıyorsunuz demektir.

‘Aaa, yok valla yapamam, deli derler adama’ diyorsanız, ne diyebilirim ki. Benden söylemesi 🙂