Çoğumuz hayatımızı bir rutin içinde yaşıyoruz. Genelde otomatik pilota bağlanmış hayatlarımız var; sabahları aynı saatte kalkıyor, her gün aynı yollardan geçiyor ve aynı yerlerden alışveriş yapıyoruz. Yaptığımız işleri aynı şekilde yapıyor, sonra da hayatımızdan sıkılıp “hep aynı şeyler” diye söylenmeye başlıyoruz.
Aslında rutinlerimiz bir açıdan hayatımızı kolaylaştıran şeyler. Yeni bir şey öğrenmeye başladığınız ilk zamanı düşünün, her hareketi nasıl da bilinçli bir şekilde düşünerek yapıyorsunuz. Öğrendikten sonra artık alışkanlık haline geliyor ve otomatik pilotta atılıyor tüm adımlar. Dediğim gibi; bu bir açıdan hayatımızı çok kolaylaştırıyor ama bir açıdan da sıkılmamıza ve tatmin hissinin azalmasına sebep oluyor.
Tatmin hissinizin azaldığını düşündüğünüz noktalarda rutinin bir miktar dışına çıkarak bunu önlemek mümkün. Çünkü en sevdiğiniz şey bile olsa zaman içinde artık ilk başlardaki heyecanı duymamak dünyanın en doğal şeyi. Artık sevmediğinizden değil, sadece varlığına ALIŞMIŞ olduğunuzdan. Ne demiş büyüklerimiz: “Her gün baklava, börek olsa yenmez”
Geçen yazı ailecek Bodrum’da geçirdiğimizden bahsetmiştim. Herşey çok güzel, hava güzel, hayat güzel. Sabahları kalkıyoruz, ailecek uzuuun bir kahvaltı yapıyoruz, üzerine kahveler içiliyor, annem fallarımıza bakıyor, ‘hadi gitmeden Ada öğle yemeğini de yesin’ derken denize gitmek öğleden sonrayı buluyor. Gidiyoruz, dönüyoruz, akşamüzeri çayımızı içiyoruz, bir keyif, bir keyif… Uzunca bir süre böyle gitti. Sonra ne oldu dersiniz? Her gün hep aynı şeyleri yapmaktan sıkıldım. Kimseye de bir şey demiyorum tabi, döverler adamı:)
Ben de en azından günlük programda arada bir değişiklik yapmaya karar verdim. Bazı günler denize hiç gitmedik, başka programlar yaptık. Bazı günler “Hadi” dedim,” Bugün evde kahvaltı yok, herkes deniz kenarında kahvaltı olarak tost yiyecek (insanlık için küçük olabilir ama benim gibi çocukların yemeğine titizlenen bir anne için büyük bir adım)”. Ve birden deniz kenarında kumdan kale yapan güler yüzlü bir anneye dönüştüm.
Siz de belki işinizden memnun olmadığınızı düşünüyorsunuz, belki eşinizden/sevgilinizden, belki de hayatınızdan memnun değilsiniz artık. Peki, memnun olmadığınız şeylerle ilgili hiç ufak tefek değişiklikler yaptınız mı?
Daha mutlu olmak için yeni bir işe, yeni bir sevgiliye veya yeni bir hayata sahip olmanız gerektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Peki, o istediğiniz yeni şeylere sahip olduktan bir süre sonra ne olacağını tahmin ediyorsunuz? Eğer ufak tefek yenilikler yapmazsanız yine sıkılacak ve yeni bir arayışa gireceksiniz. İyisi mi, şimdiden yapın minik yenilikler, günlük rutininizin biraz dışına çıkmanız bile yeterli aslında.
Sabahları biraz erken kalkın, spor yapın. İşe giderken farklı bir yol kullanın. Kahvaltıda farklı bir ekmek yiyin. Eşinizle/sevgilinizle farklı bir yere gidin. Saçlarınızı değişik bir şekilde toplayın… Ne bileyim, her şey olabilir. Benim aklıma gelmeyen ama sizin hoşunuza giden, yüzünüzde bir tebessüm yaratacak herhangi bir şey.
Yalnız bu işi bir iki seferlik bir şey gibi düşünmeyin lütfen. Bu tür yazılar okunduktan sonra, insan bir gaza gelir, bir iki bir şey yapar, sonra yine eski tas eski hamam devam eder.
Benim önerim, her gün için minik yenilikler yapmanız hayatınızda. Sadece yüzünüzde minik bir tebessüm olsun diye, fazla büyük bir beklentiye girmeden. Ve yenilik diye adlandırdığınız şey sizi sıkmaya başladığında değiştirin yaptığınız şeyi. Günlük rutininizin dışına çıkmanız yeterli. Emin olun, yaşadığınız hayatı daha fazla sevmeye başlayacaksınız.
Günlük rutin demişken, benim de bu iki hafta boyunca günlük rutinim biraz değişecek. Haftaya Duru’nun okulu ara tatilde, ondan sonraki hafta da ben Çeşme’de nefes çalışmasında olacağım. Dolayısıyla iki hafta yeni yazı yok. Duruma göre 2 ya da 3 hafta sonra yeniden görüşmek üzere.
Bu arada facebook sayfamdan paylaşımlar devam, oradan takip edebilirsiniz arzu ederseniz. Seanslar ve diğer çalışmalar da devam, isterseniz temasa geçebilirsiniz. Ben tatilde değilim yani:)
Sevgiyle kalın.