Daha önce de bahsettiğim gibi geçen hafta Nefes Koçluğu Eğitimi’ndeydim.
Kişisel gelişimle ilgilenmeye başladığım ilk dönemlerde Abraham-Hicks’in yayınlarından birinde kendimiz ve bedenimiz için yapabileceğimiz en iyi 3 şeyin şunlar olduğunu okumuştum:
- Pozitif düşüncelere odaklanmak
- Düzgün nefes almak
- Bol su içmek
Pozitif düşüncelere odaklanmanın üzerinde çalışmaya başlamıştım ve oldum olası hep çok su içerdim. Bu şartlar altında tek eksiğim nefes konusunda çalışmaktı. O günden beri hep aklımın bir köşesinde bulunuyordu nefes koçluğu.
Yine de o dönem öncelikle düşünce alışkanlığımı değiştirmek ve evrensel işleyişi iyice anlamak üzerinde daha çok durdum. İyi ki de öyle yapmışım, bu sayede şu an büyük resmi çok daha rahat görüp yeni öğrendiğim her bilgiyi çok daha hızlı özümseyebiliyorum. Çünkü emin olduğum bir şey var; istediğiniz hayatı yaşamanız için ihtiyacınız olan tek şey size hizmet eden, pozitif bir bakış açısı ve eğer buna sahipseniz nefesiniz zaten açık.
Eğer hayatınızda takıldığınız bazı alanlar varsa, bunun sebebi o konu ile ilgili size artık hizmet etmeyen bir bakış açısına ve bunun yansıması olarak sizi sınırlayan bir nefes alışkanlığına sahip olmanız. Çünkü aldığımız her kararın hücresel hafızamızda yani yaydığımız frekansta bir yeri var ve bu da nefes alışkanlıklarımıza yansıyor.
Şimdi biraz hücresel hafızadan kastım ne, detaylıca açıklamak istiyorum. Çünkü ben bir sözcüğün anlamını tam olarak özümseyemezsem benim için anlatılanlar havada kalıyor ve bu havada kalmasını istemediğim kadar önemli bence.
Hücresel hafıza dediğim zaman aslında bir çok insanın bilinçaltı dediği mekanizmadan bahsediyorum. Bilinçaltı denen mekanizma bedenimizdeki hücrelerin tamamı, hani tepeden tırnağa kadar denir ya, işte aynen öyle. Bilinçaltı kayıtlarımız da, bedenimizdeki hücrelerimizin içinde saklanıyor. Artık o kayıtların frekansları bedenimizin hangi bölümü ile rezonans halindeyse, orada tutuluyor. İşte hücresel hafızadan kastım bu.
Bilinçaltı sözcüğü yerine hücresel hafızayı kullanmamın sebebi de, çoğu kişinin bilinçaltını dipsiz bir kuyu olarak görmesi. Dolayısıyla bilinçaltı kayıtları değiştirilebilir olarak görülmüyor ve bu da kişiyi bir miktar kurban rolüne sokuyor. Halbuki hücresel hafıza dendiği zaman, bilinçli bir tercihle aldığımız kararları kaydetme bilgeliği ve istediğimiz zaman değiştirebilme özgürlüğü algılanıyor ki; bu da değişim için bize daha çok hizmet eden bir bakış açısı. Neyse, konuyu çok dağıtmadan tekrar sadede döneyim.
Beden-zihin-ruh birbirinden ayrılmaz bir üçlü.
- Sağlıklı bir bedene kavuşmak için yaptığınız spor, hem zihninizi dinlendiriyor hem de ruhunuzu besliyor.
- Daha pozitif düşüncelere odaklanarak zihninizi eğitirken aynı zamanda daha sağlıklı bir bedene sahip olmanın da kapılarını aralıyorsunuz.
- Meditasyon yaptığınızda, sadece ruhunuz değil aynı zamanda bedeniniz ve zihniniz de fayda sağlıyor.
Dolayısıyla üçünü birbirinden ayırmanız mümkün değil. Zaten artık bir çok tıp hekimi de bunun farkında olduğu için, hastalarının sadece bedenlerini değil aynı zamanda düşünce sistemlerini ve frekanslarını iyileştirmek üzerine de çalışmaya başladılar.
Neye inanıyorsak, hayatımızı öyle yaşıyoruz ve aklımızdan geçirdiğimiz her düşünce ve bunun sonucunda yaşadığımız her duygu da hücresel hafızamızda yani bedenimizde yer buluyor. Bu da direk nefes alışkanlığımıza yansıyor. Eğitim sırasında bir çok örneklerini gördük. Birkaç tanesini sizinle paylaşmak istiyorum.
- Eğer hayatta bazı projeleriniz erteleniyorsaveya gecikmeli gerçekleşiyorsa, nefesinizi almadan önce bekliyor olabilirsiniz,
- Eğer geçmişi bırakmakta zorlanıyorsanız,muhtemelen nefesi vermeden önce bekliyorsunuz,
- Hayatınızda terslikler olması sık karşılaştığınız bir durumsa, ters nefes alıyor olabilirsiniz yani karnınız nefes alırken iniyor nefes verirken şişiyor olabilir,
- Hayatta isteklerinizi çabalayarak elde etmeye alışmışsanız, nefesi de doğal akışına izin vermekten ziyade fazladan efor sarfederek alıyorsunuzdur,
- Hayatın akışına güvenmiyorsanız endişe ve korkularınız varsa, nefesinizi verirken rahat değilsiniz ve nefes verişinizde gerginlik vardır muhtemelen,
- Hayattan aldığınız ve verdiğiniz eşitse örneğin hiç borcunuz yok ama aynı şekilde birikiminiz de yoksa, nefes alış ve veriş süreleriniz birbirine eşittir (borcunuz varsa, nefes veriş süreniz alış sürenizden uzun olabilir),
- Hayat amacınızı tam anlamıyla gerçekleştiremediğinizi ve potansiyelinizin %100’ünü kullanamadığınızı düşünüyorsanız, muhtemelen nefes alış-verişiniz sığdır.
Bu örneklerden de gördüğünüz gibi bir kişinin nefes analizini yaparak o kişinin hayata bakış açısını ve inanç sistemini tahmin etmek mümkün. Çünkü daha önce de söylediğim gibi, hücresel hafızamıza kaydettiğimiz düşüncelerimiz birebir nefes alışkanlıklarımıza yansıyor ve her ikisini de rahatlıkla değiştirebiliriz.
İşin güzel tarafı; hangisini değiştirmek üzerine çalışıyorsanız diğerine olumlu katkıda bulunuyorsunuz. Yani düşünce alışkanlıklarınız üzerine çalıştığınız zaman nefesinizin doğal akışına daha fazla izin veriyorsunuz, nefes alışkanlıklarınızı değiştirdiğiniz zaman sizi sınırlayan kararlarınızı çok daha hızlı dönüştürebiliyorsunuz. Birbirini besleyen şahane bir döngü.
Peki hayatın akışıyla uyumlu olduğunuzda; yani isteklerinizi kolayca gerçekleştirdiğiniz, bolluk ve bereketi hayatınıza rahatça çektiğiniz ve sevgi dolu ilişkiler yaşadığınızda nefesiniz ne şekildedir? Nefesin doğal akışı nedir? Nefesinizin doğal akışına izin vermeniz hayatınıza fiziksel, duygusal ve ruhsal açıdan ne faydalar sağlar?
Artık bütün bunlar haftaya kaldı. Nefes koçluğu ile ilgili merak ettiğiniz diğer detaylar için haftaya bekliyorum efendim.
Yolunuz ve nefesiniz açık olsun.