Mutlu ve başarılı kişilerin en önemli özellikleri kendilerini başkaları ile kıyaslamamalarıdır.
Bir topluluk içinde yaşıyoruz ve hepimiz birbirimizden belli bir seviyede etkileniyoruz. Arkadaşımızın gittiği seyahat hoşumuza gidiyor ve biz de aynı rotayı seçiyoruz. Komşumuzun aldığı kıyafeti beğeniyor, nereden aldığını soruyoruz. Hiç tanımadığımız birisinin kullandığı arabayı görüp biz de aynısını kullanma hayalleri kuruyoruz. Buraya kadar her şey çok güzel, çünkü birbirimizden ilham alıyoruz. Sorun diğer kişiyi kıskanıp kendimizi onunla kıyaslamaya başlayınca yaşanıyor.
Burada minik bir parantez açmak istiyorum. Herhalde bugüne kadar bir başkasını kıskanmamış veya başkası tarafından kıskanılmamış hiç kimse yoktur. En azından çocukken herkes bir kere deneyimlemiştir bu duyguyu. Ve büyüklerinden de kıskançlığın ne kadar ayıp olduğu ile ilgili bir uyarı almıştır. Bu sebeple bu duygusunu bastırmış ve kimseye belli etmemeye çalışmıştır. Halbuki hiçbir duygu döngüsünü tamamlamadan gitmez sistemimizden. Bu yüzden önce bu duyguyu kabul etmek gerekir ki, dönüşebilsin diyorum ve açtığım parantezi kapatıyorum.
Çevremizden ilham almak ve benzer deneyimleri kendi hayat tecrübemizin içine katmayı istemek çok güzel, ancak bu şekilde ilerleyip büyüyebiliyoruz fakat kıyaslama yapmaya başlayınca bütün odağımızı karşı tarafa vermeye başlıyoruz ve bu da kendi yaratımlarımızın önünde kocaman bir engel oluşturuyor. İlham almak ile kıyaslama yapmaya başlamak arasında ince bir çizgi var.
Gerçi hepimiz insanız ve bu alana arada bir girmek mümkün. Bunu fark ettiğimiz zaman ise, kendimize şu soruyu sormak ve bakış açımızı değiştirmek en doğrusu: “Ben bu kişinin hayatının birebir aynısını mı istiyorum?” Çünkü tek bir deneyimi cımbızla çekip almak mümkün değil ancak komple paketi kabul etmek gerek. Bu noktada bu sorunun cevabının her seferinde “Hayır” olacağına eminim, çünkü hiç kimse bir başkasının anılarını, kahkahalarını, tecrübelerini yani komple hayatını kendisininkiyle değiştirmek istemeyecektir.
Bunu fark ettikten sonra sıra en önemli soruyu sormaya geldi: “Ben de böyle bir deneyim yaşamak istesem, benim versiyonum nasıl olurdu?” İşte bu soruyla odak yine kendimizde, kendi yaşam yolculuğumuzda, kendi hayallerimizde… Birebir aynı deneyimi istediğimizi zannetsek bile aslında detaylarda mutlaka farklar olur. Hiç kimse bir diğerinin hayalinin aynısını kuramaz.
Bizler dünkü deneyim ve düşüncelerimizle bugünümüzü yarattık, bugünkü düşüncelerimizle de yarınımızı yaratıyoruz. Hayallerimizdeki gibi bir yarın istiyorsak, dikkatimizi başkasının deneyimlerine değil kendi hayallerimize vermeyi öğrenmek son derece önemli.
Hepimize birbirimize ilham olduğumuz ve kendi yolumuzda hayallerimize doğru yürüdüğümüz bir hafta diliyorum.
Koçluk çalışmaları hakkında bilgi almak için info@ozge.biz.tr adresine mail atabilirsiniz.
Sevgiyle kalın