Bu dünyaya daha iyi insan olmayı öğrenmek ve deneyimlemek için geldiğimize inanıyorum. Düşüncelerimizin ve eylemlerimizin içinde daha fazla sevgiye yer vermek ve daha rafine bir iyilik seviyesine ulaşmak için buradayız bence, kendimizin en yüksek potansiyelini ortaya çıkarmak ve bunu sevgiyle ifade edebilmek için.
Hiç bitmeyen, maceralı ve keyifli bir yolculuk bu. Her anında sürekli değiştiğimiz ve bu değişimin daha rafine bir iyilik seviyesine ulaşmasını umut ettiğimiz.
Çocukluğumdan beri benim için en önemli şey, kendim olmaktı. Hep kendi kurallarıma göre hareket etmek istedim; kendi burnumun dikine gitmek, kendi istediğimi yapmak. Ne yapmam gerektiğinin söylenmesinden, bir şeyleri ‘mecburiyetten’ yapmaktan hoşlanmadım.
İnsanların, yapmak istemedikleri halde başkaları için bir şeyler yapmaları ve bir yandan da söylenmeleri hep saçma geldi. Lafı dolandırmadan, kıvırmadan, pat diye söylemeyi sevdim ve adım Doğrucu Davut’a çıktı:) Bununla beraber insanlar bundan çok hoşlanmadılar, ben yine de daha farklısını beceremedim. Sonuç olarak biraz sert, biraz kapalı, biraz da savunmacı bir insan oldum. Ve kendimle ilgili şu karara vardım: “Ben galiba biraz bencilim, hep kendimi düşünüyorum, demek ki çok da iyi bir insan sayılmam”
Sonra kişisel gelişim ve koçlukla tanıştım. Kendimle barışma sürecim başladı ve nerede yanlış yaptığımı gördüm. Kendim olmak için sınırlarımı çizmek güzeldi ama bunu sevgiyle ifade etme kısmı eksikti. Kendi alanıma başkalarının dalmasına müsaade etmemek ‘iyi bir insan’ olmadığımı göstermiyordu, sadece bunu ifade etme kısmında ince ayara ihtiyacım vardı.
Artık iyi insan olmakla ilgili daha farklı bir tanımım var.
İyi insan; kendi potansiyelini en üst seviyede yaşamak için emek harcayan, istemediği şeylere içi rahat bir şekilde zarafetle hayır diyebilen, kendi istediği zaman kendi istediği kadarını bir karşılık beklemeden gönülden veren ve hayata nasıl bir katkı sağlayabilirim diye düşünen insan demek.
Ben hepimizin içinde iyiliğin zaten var olduğunu düşünüyorum, sonuçta hepimiz iyiliğin kaynağından geliyoruz. Yaşadığımız deneyimler sonucu, bazen kaynakla bağlantı zayıflıyor. Korkular, endişeler, kırgınlıklar ve öfkeler bunun en önemli sebeplerinden.
Bunları bulup dönüştürmek ve her hareketimize biraz sevgi serpmek bizi biraz daha rafine bir iyilik seviyesine götürecek tek şey. Önce kendimiz ‘iyi’ olmalıyız ki, etrafımıza da gerçek anlamda ‘iyilik’ yansıtalım.
Bazı danışanlarım kendileriyle ilgili şikayetlerinin fazla iyi olmak olduğunu söylerler. Bunun için de hep kaybettiklerinden yakınırlar. Önce şunu netleştirmek istiyorum, iyi insan olmanın fazlası diye bir şey yoktur. Onların şikayet ettikleri asıl şey; kendilerinden ödün vermek, bunu bir karşılık için yapmak ve umdukları karşılığı bulamamaktır.
Gönülden iyilik yaptığınız zaman karşılığıyla ilgilenmez, daha iyi bir insana dönüşmenin verdiği haz sizin en büyük hediyeniz olur. Yapmak istemediğiniz bir şeyi mecburiyetten yapmaktansa, sevgiyle hayır demek ve kendi verebileceğiniz kadarını gönülden vermek çok daha hayırlıdır.
Bazen bir gülümseme, bazen karşı tarafa ayırdığımız zaman, bizi zora sokmayacak şekilde yapılan maddi yardım, etrafımızdakilerin iyiliğini düşünmek bile bizi daha iyi bir insan yapar. İyiliğin küçüğü büyüğü yoktur ve elimizden ne kadarı geliyorsa o kadarı yeterlidir.
Yeter ki, her geçen gün daha iyi bir insan olmak için emek harcayalım. Çünkü Dünya ancak iyi insanlar sayesinde daha yaşanılır bir yer haline geliyor.
Hepinize iyiliğin kaynağıyla bağlantıda olduğunuzu bildiğiniz ve bunu sevgiyle etrafınıza yansıttığınız bir hafta diliyorum.
Koçluk çalışmaları için ozge@ozgecuhadaroglu.com adresine mail atabilirsiniz.
#hayatböylegüzel paylaşımları için Instagram hesabım @cuhadarogluozge
Sevgiyle kalın.