Bu hafta gazetede ‘Mucit Türk’ başlığı altında bir haber gördüm. Harvard Üniversitesi bünyesindeki Wyss Enstitüsü’nde beyin hastalığı olan çocuklar için geliştirilen iki projeye başkanlık yapan Mustafa Karabaş’tan bahsediyordu.
Haberin detaylarını okuyunca konu daha da ilgimi çekti. Mustafa Karabaş ailevi sebeplerden dolayı ilkokula ancak 15 yaşından sonra başlamış, ilk ve ortaöğretimi dışarıdan bitirerek 30 yaşında üniversiteyi kazanmış, hiç İngilizce bilmemesi ve parası da olmamasına rağmen ABD’ye gitmeye karar vermiş ve bunu 3 haftada gerçekleştirmiş.
Gülümsedim. İnanç ve azmin bir araya gelmesiyle tüm engellerin ortadan kalktığını gösteren mükemmel bir örnek diye düşündüm. Böyle ilham verici örnekler görmek mutlu ediyor beni.
Danışanlarım çoğu zaman hayallerini gerçekleştirememelerinin önündeki engel olarak yaşam şartlarını gösterirler. Birçok bahane sıralarlar:
“Daha iyi bir okulda okusaydım, …”
“Annem/babam kardeşimle bana eşit davransalardı, beni daha çok sevselerdi, …”
“Daha farklı bir çevrem olsaydı, …”
“Daha çok param olsaydı, …”
“…, bambaşka bir hayatım olurdu”
Ve bu bahanelere o kadar çok inanırlar ki, hissettikleri içerleme, kızgınlık ve suçlama duygularıyla kendi mutluluklarının da önünde engel oluştururlar. Fark etmezler ki, onlara engel olan tek şey ‘şartların onlara engel olduğu’ düşüncesidir.
Halbuki hepimiz şunun farkında olsak, hayat ne kadar da farklı akacak: OLDUĞUMUZ YER GİTMEK İSTEDİĞİMİZ YER İÇİN EN MÜKEMMEL ZEMİNDİR.
Zaten öyle olmasaydı daha farklı bir yerde olurduk:) Yaşamın akışı içinde bir falso veya defo yok. Her şey en olması gerektiği şekilde ve en mükemmel akışta ilerliyor. Bizim şu an bunu böyle algılayamıyor olmamız bakış açımızı değiştirmemiz gerektiğini gösteriyor sadece.
Hepimiz hayatın içinde bir takım zorluklar, üzüntüler ve yoksunluklar yaşıyoruz. Tüm bunların belli bir noktaya kadar gerekli olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde ne tercihlerimizin ne olduğunu belirleyerek kendimizi tanıyabilir ne de kendimiz olma yolcuğunda değişim için güçlü bir istek duyabiliriz. Negatif olarak adlandırdığımız tüm deneyimler bize verilmiş hediyeler aslında.
Yaşamın akışında negatif ve pozitif bir arada bulunur. Bulutlar olmasaydı ne güneşin kıymetini bilebilir ne de yağmurun tadını çıkarabilirdik.
Hayatımızdaki trajedileri (!) en bilge öğretmenlere çevirmek bizim elimizde yeter ki kendi zihnimizde yarattığımız hikayenin içinde kaybolup gitmeyelim.
Hepimize olduğumuz yerin olmak için en güzel yer olduğunu fark ettiğimiz harika bir hafta diliyorum.
Sevgiyle kalın.