Çocukluğumda, sınavlardan önce en çok duyduğum söz “Allah, zihin açıklığı versin” idi, yani “öğrendiğin bilgileri hatırla!”. O zamanlar “tamam, teşekkürler” diye karşılık verirdim ama şimdi farkediyorum ki; zihnin nasıl çalıştığını anlatan harika bir tanımmış bu.
Bizler, her yeni deneyimi önceden oluşturmuş olduğumuz bilgilerle yani önceki bakış açımızla yaşıyoruz. Hayatımızın hiçbir anında sıfırdan bir yorum yapma ihtimalimiz yok. Zihnimizden geçen her düşünce başka bir düşünceye çağrışım yapıyor, ki bu da genelde daha önce kaydetmiş olduğumuz benzer frekansta başka bir düşünce oluyor. Keyfiniz yerindeyken, benzer frekansta başka düşüncelerin aklınıza gelmesi ve keyfinizin daha da artması işte bu yüzden.
Artık çoğumuz, hayatımızı daha önce aldığımız kararlar doğrultusunda oluşturduğumuzun farkındayız, bunun sebebi de her yeni deneyimi önceki kararlarımızı yani bakış açımızı baz alarak yorumlamamız. Zihnimiz, neredeyse saniyenin onda biri bir sürede benzer deneyimlere çağrışım yaparak çalışıyor çünkü. Bütün bunları bilgi olarak biliyordum ama küçük kızım Ada sayesinde birebir gözlemleme fırsatım olunca gerçek anlamda kavradım. (Onlara boşuna yaşam fenerlerim demiyorum. Sayelerinde bir çok şeyi gerçek anlamda farkediyorum).
Çocukların hiç durmadan soru sordukları bir dönem olur, benim de küçük kızım iki yaşına yaklaştığı zaman en çok sorduğu soru “Bu ne?” sorusuydu. Bir gün parkta oynarken bir ağacı gösterip yine “Bu ne?” dedi. Ben de diğer tüm annelerin yaptığı gibi “Ağaç, kızım” dedim ve geçtim gittim. Sonraki günler dalları ve yaprakları olan her şeyi ağaç diye isimlendirmeye başlamıştı bile. Evdeki büyük saksı çiçeğine de ‘ağaç’ diyordu, yılbaşı için süslediğimiz plastik ağaca da, parktaki büyük ağaçlara da. Birisinin plastik olması, diğerinin evdeki bir saksıda durması gibi küçük(!) detaylar onu çok fazla etkilemiyordu. Zihni, daha önce almış olduğu bir bilgiyi benzer her yeni olayda ona tekrar hatırlatıyordu. (Allahtan hatırlatıyor, yoksa herhalde aynı soruyu yüz kat fazla sorardı)
İşte bizim zihnimiz de tam bu şekilde çalışıyor, yaşadığımız her yeni deneyimde benzer bir anıyı ve kararı hatırlayarak yorum yapıyoruz. Yeni yorumumuz da daha önceki bakış açımız doğrultusunda olduğu için ondan sonra da hep benzer olayları çekmeye devam ediyoruz hayatımıza. Hiçbir olayı, hiçbir deneyimimizi sıfırdan değerlendirme imkanımız yok. Evet, bir konuyla ilgili ilk kez karar aldığımız anlar var ama o zaman bile çevremizdeki kişilerin bakış açılarına dahil olarak alıyoruz o kararları. Ben o gün Ada’nın sorduğu soruya “Masa, kızım” diye yanıt verseydim, bambaşka bir şekilde öğrenecek ve o şekilde hayatına devam edecekti.
Bu elbette çok somut bir örnek ve çok kısa bir süre sonra etrafındaki herkesin masaya ağaç dediğini fark edince kararını değiştirirdi ama ya daha soyut konularda öğrendiklerimiz, kendimizle ilgili aldığımız kararlar? ‘Ben yapamam’, ‘yeterli değilim’ tarzında aldığımız kararlarda da mekanizma aynı şekilde işliyor. Bakış açımızı farkedip yeni bir karar alana kadar zihnimiz her yeni deneyimi önceki kararımızın ışığında yorumluyor ve bir sonraki deneyimi de bu yorum doğrultusunda çekiyoruz hayatımıza.
Diyelim ki; patrondan fırça yediniz ama karşılık veremediniz. Muhtemelen zihniniz babanızdan fırça yediğiniz bir anıya çağrışım yaptı ve o yaşınızda babanıza karşı gelemediğiniz için (her ne kadar şu an yaşınız, konumunuz, vs. gibi bir çok faktör değişmiş olmasına rağmen) patronunuzun karşısında da susmayı tercih ettiniz.
Bu şekilde bakıldığında evrensel işleyişte bir defo varmış gibi gözüküyor ama bu bile bakış açısı işte. Falsolu(!) diye nitelendirebileceğimiz bu işleyiş sayesinde eski bilgilerimizin üzerine bir şeyler ekleyerek gelişip, genişleyebiliyoruz. Her yeni bilgiyi sıfırdan işlememiz gerektiğini düşünsenize, sanıyorum hiçbir şey öğrenemezdik. Her yeni kuşağın bir önceki kuşaktan çok daha donanımlı olması, geçen zamanla her şeyin gelişme göstermesi de bu sayede.
Bu işleyişin bilincinde olduğumuz zaman her davranışımızın daha önceki kararımıza bağlı olduğunu ve istediğimiz zaman bakış açımızı değiştirebileceğimizi biliyoruz. O zaman da her deneyimde yeni bir seçeneğimiz olduğunun farkına vararak hayatımızın gücünü aslında elimizde tutuyoruz.
Sadece işleyişi anlamak bile yeterli.