Ağustos ayı çoğumuz için tatil dönemi ve mevsim itibariyle de ağırlıklı tercih deniz, kum, güneş tatili. Hele ki bütün bir yıl çalışıp tatili dört gözle bekliyorsanız bu dönem iyice önem kazanıyor ve tüm programlar belli bir zaman dilimine sığdırılmaya çalışılıyor.
Aklımızdaki programları bir bir gerçekleştirmek çok güzel olmakla beraber bazen bu durum bir miktar yorgunluk ve stresi de beraberinde getirebiliyor.
Ben tatilin sadece eğlence olarak değil aynı zamanda dinlenme ve kendinle baş başa kalma dönemi olması gerektiğine inananlardanım.
Elbette, size yıllık izninizi inzivaya çekilip sadece meditasyon yaparak geçirmenizi önermiyorum:) Ama eğlence ve dinlence dengesinin yerinde olmasının hem ruhen hem de fiziken daha iyi hissettireceğini düşünüyorum.
Aksi takdirde tatilin sonunda benim bir dönem yaptığım şu diyaloğu yaşamanız mümkün:
“Hoş geldin, nasıl geçti tatilin?”
“Çok güzeldi. Harika yerler gördüm, şurada şunu yedim, burada bunu yaptım, orada eğlendim,… Dün gece geldik, çok güzel geçti ama şimdi bir türlü kafamı toparlayamıyorum. Valla dinlenmek için bir tatile ihtiyacım var:)”
Daha huzurlu ve mutlu bir hayat yaşamanın ön şartlarından biri bedenimizin zinde, zihnimizin dingin ve ruhumuzun da özgür olması. Yaşamın koşuşturmacası içinde zaman zaman ihmal edebiliyoruz bunları. Tatil döneminde bunlar için de zaman ayırmak, sadece eğlenmekten ziyade ruhumuzu da besleyebilmek, fiziken dinlenmek ve kalabalık gruplarla tüm günü geçirmek yerine günün belli saatlerini kendimize ayırmak yenilenmek için gerekli.
Bir de en önemlisi ‘Ben gerçekten nelerden keyif alıyorum’ diye düşünmek ve tatili buna göre planlamak.
Hepinize yenilendiğiniz ve ‘tam istediğim gibi oldu’ dediğiniz bir tatil diliyorum.
Bir sonraki yazıya kadar sevgiyle kalın