Kendini Sevgiyle İfade Etmek

0
1426
sevgiyle ifade etmek
sevgiyle ifade etmek

Kendimizi ifade edebilmek, istediğimiz hayatı yaşayabilmek ve olmak için geldiğimiz kişiyi gerçekleştirebilmek için önemli kriterlerden bir tanesi. Çünkü çoğumuz hayır demek istediğimiz noktada evet diyoruz ve yapmak istemediğimiz şeyleri yapmak zorunda kalıyoruz. Bu da ciddi anlamda enerji kaybı yaratıyor ve hayatı keyifle yaşamak yerine sadece zorunlulukları yerine getiriyoruz. Bu noktada sınırlarımızı çizebilmek ve bunu karşı tarafa uygun bir şekilde yansıtmak önemli.

Peki ama çevremizdekileri kırıp dökmeden bunu nasıl yapabiliriz?

Bunun ilk adımı, karşımızdaki kişiyi olduğu haliyle kabul edebilmek. Onu yargılamadan, eleştirmeden, değiştirmeye çalışmadan ve ‘sen nasıl böyle bir şey söylersin, yaparsın veya talep edersin’ diye düşünmeden…

Kullandığımız sözcükler elbette önemli ama bence daha da önemli olan o sözcükleri kullanırken nasıl bir enerjiyle hareket ettiğimiz yani zihnimizden o sırada neler geçirdiğimiz. Zihin hiç susmaz, biliyorsunuz. Biz konuşurken bir yandan da o konuşur. Bakın bakalım, siz karşınızdakine bir şeyler söylerken zihniniz ne yorumlar yapıyor.

‘Bu da amma saçmaladı şimdi’ mi diyor? Yoksa ‘karşımdaki fikrini değiştirmeli’ mi diyor? Ya da ‘ne kadar yanlış düşünüyor, ona haklı olduğumu ispat etmeliyim’ mi diyor?

Siz bir yandan konuşurken, zihniniz de size buna benzer şeyler söylüyorsa, bilin ki kendinizi sevgiyle ifade edemiyorsunuz. Sadece kendinizin ne kadar haklı olduğunu ispat etmeye ve karşınızdakini değiştirmeye çalışıyorsunuz. Yani bütün odağınız diğer tarafta.

Halbuki bir yandan kendi sınırlarınızı çizebilmek bir yandan da sevgi dolu ilişkiler yaşamın yolu odağınızı tamamen kendimize çevirmekten geçiyor. Zihniniz size ‘bu ilişkide ben ne istiyorum, ben ne hissediyorum, ben nasıl bir insan olmak istiyorum’ diye yorumlar yapıyorsa, bilin ki doğru yoldasınız. Kurduğunuz cümlelerin öznesi sen mi yoksa ben mi?

Bir diğer adım ise; karşınızdakinin sizin söylediklerinizden memnun olmama ihtimalini en baştan kabul etmek, bunun sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır olmak ve karşı tarafın hoşnutsuzluğuna hoşgörüyle yaklaşabilmek.

Diyelim ki, amiriniz sizden bir iş yapmanızı istedi ve siz bunu yapmak istemediğinizi belirttiniz. Şimdi bu şartlar altında, terfi zamanı gelince sizin değil yan masadaki iş arkadaşınızın daha avantajlı olduğu aşikar. Bununla yüzleşmeye hazır mısınız ve amirinizin öfkesine gülümseyerek yaklaşabiliyor musunuz?

İşin ironik tarafı, bu durumu en baştan kabul ettiğiniz zaman işler sihirli bir değnek değmişçesine sizin istediğiniz şekilde gerçekleşmeye başlıyor. Amiriniz sizden bir öneri isteyebilir ve siz işi keyif alacağınız şekilde tamamlayabilirsiniz ya da birden daha iyi şartlarda bir iş teklifi alabilirsiniz.

Biliyorum, hepimizin etrafında anlayışsız hatta odun(!) olarak tabir ettiğimiz insanlar da var. Her ne kadar bu benzetmelerin aslında sadece bizim zihnimizin yorumları olsa da, hepimiz zaman zaman buna benzer şeyler hissedebiliyoruz. Bu noktada da şunu hatırlamak önemli, karşımızdakini değiştirmek bizim işimiz değil. Eğer istiyorsa bir odun(!) olarak hayatına devam edebilir ve bizler kendi adımlarımızı onun öyle olduğunu kabul ederek atabiliriz. İnanın, bu bakış açısı müthiş bir rahatlama sağlıyor. Sonrasında da bu düşüncelerin bizim zihnimizde yarattığımız düşünceler olduğunu fark ediyoruz zaten.

Sözün özü, kendimizi sevgiyle ifade edebilmenin yolu karşımızdakini olduğu gibi kabul etmekten geçiyor. Ve siz bunu yapabildiğiniz de, insanlar da sizin kendinizle ilgili çizdiğiniz sınırları saygıyla karşılıyorlar.

HENÜZ YORUM YOK

CEVAP VER

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.