Geçenlerde, Bilişsel Terapi üzerine yazılmış bir psikoloji kitabı okuyordum. Bilişsel Terapi, 1950’lerde ortaya çıkan ve ilaç tedavisi yerine kişinin kendi düşünceleri üzerinde çalışarak duygu durumunu düzeltebileceğini temel alan bir terapi yöntemi. Ki; benim de canı gönülden inandığım bir temel. Zaten kullanılan yöntemler de koçlukta kullandığımız yöntemlere ve bakış açısına çok benziyor.
Kitabı yazan psikiyatrist, erteleyen kişileri anlattığı bölümde “Sizce istek mi önce gelir, eylem mi?” diye bir soru soruyor ve sorusunu şöyle yanıtlıyor : “İstek dediyseniz, mantıklı bir seçim yaptınız. Ne yazık ki yanıldınız, istek değil önce eylem gelir. Erteleyen kişiler genelde havaya girene kadar gereksiz yere bekler. Bir türlü havaya giremedikleri için de otomatik olarak ertelerler”
Yalnız burada anlam karmaşası olmaması açısından bir parantez açmak istiyorum. Yazarın bahsettiği istek, sahip olmak istediğiniz şeyle ilgili harekete geçme isteği. Canınız patates kızartması istiyordur ama ne patatesleri kızartmaya ne de dışarıda yemek için evden çıkmaya isteğiniz vardır. Yoksa bir şeyle ilgili bir isteğiniz bulunmuyorsa, yokluğu da sizi rahatsız etmez zaten. Kapa parantez.
Bunun üzerine kendimi gözden geçirdim. Hayatımın bazı alanlarında hemen harekete geçebiliyorum ama bazı konuları ise tabiri caizse sallayıp duruyorum. Eminim sizlerin de hayatında böyle alanlar mutlaka vardır.
Yaratım formülünü biliyorsunuz artık; İSTEK + İNANÇ + EYLEM = YARATIM (Bu konu hakkındaki detaylı bilgi için Yaratım Formülü sekmesini de okuyabilirsiniz)
Eğer bir isteğiniz varsa ama bununla ilgili eylemler yapmakta isteksizseniz, formülün inanç ayağında problem var demektir. İnanç dediğimiz şey aklınızdan geçen düşünceler olduğuna göre, bu bir çok farklı şekilde kendini gösterebilir. Yaratımınızın ödülünün tatmin edici olmaması, bunun için istemediğiniz fedakarlıklar yapmanız gerekmesi, eylemlerin sonuçlarından endişe duymak, durumun aynı kalmasından bir kazanç veya şu an benim aklıma gelmeyen bir çok farklı düşünce olabilir.
Bu durumda yapılabilecek en iyi şey; bu düşüncelerin sizin zihninizde yarattığınız düşünceler olduğunun farkına varmak ve her ne kadar isteksiz olduğunuzu düşünseniz bile ufak da olsa bir adım atmak. Yüksek bir motivasyon bekleyerek atacağınız adımı ertelemek, yaratımınızı ertelemektir aslında.
Bir kere bir işe başladınız mı, gerisi çorap söküğü gibi gelir genelde. Çünkü bir şeyler yaptıkça inancınız güçlenmeye, yürüdüğünüz yolda ustalaşmaya başlarsınız ve bunu gördükçe isteğiniz de alevlenir. Hem isteğiniz hem de inancınız güçlü olduğunda da, arzu ettiğiniz yaratımı karşınızda buluverirsiniz.
Boşuna ‘Başlamak bitirmenin yarısıdır’ dememişler. Teknik olarak baktığınızda yarısı olmasa bile, motivasyon ve içsel güç olarak baktığınızda yarısıdır gerçekten.
İlk adımı attıktan sonra yürüdüğünüz yolda yanlışlar(!) yapsanız bile, o yanlışlar(!) sayesinde çok şey öğrenir, kendinizi geliştirir ve isteğinize doğru biraz daha yaklaşmış olursunuz. Yanlış diye gördüğünüz her deneyim sizin en büyük öğretmeniniz olur. Harekete geçtiğinizde kocaman hatalar yaptığınıza inansanız bile, sepet gibi oturup beklemekten daha iyi bir şey yapmış olursunuz kendiniz için.
Bu arada şunu da eklemek istiyorum tabi ki, bir yandan düşünce alışkanlığınızı size daha çok hizmet eden bir şekilde değiştirmek üzere çalışırken bir yandan da adımlarınızı kendinize göre belirlemeniz önemlidir. Harekete geçmek için istek duymuyorsanız ve erteleme alışkanlığınız varsa, minik minik adımlar atıp her seferinde adımı biraz daha büyütmek bu alışkanlığı kırmak için daha faydalı olacaktır. Her minik adımda isteğiniz biraz daha artmaya başlayacaktır zaten. Birbirini besleyen olumlu bir döngüdür bu.
Tüm bunları göz önünde bulundurunca ertelediğiniz konularla ilgili önerim şu: Gözünüzü çok korkutmayacak bir hareket planı hazırlayın ve harekete geçmek konusunda zorlansanız bile adımları atmaya ufak ufak başlayın. Aynı zamanda kendinizi tüm olasılıkları fark etmeye açın. Bunun içinde istediğinizi düşündüğünüz şeyi aslında istemediğinizi fark etmek ve tamamen vazgeçmek de dahil.
İşler arzu ettiğiniz gibi giderse oh ne ala, eğer ters giderse de kendinizle ilgili bir şeyler öğrenmiş olursunuz ve planınızı da istediğiniz zaman istediğiniz kadar değiştirebilirsiniz.
Her zaman dediğim gibi, ne de olsa hayatınızın patronu her zaman sizsiniz…