Geçen yazıda kabul etmekten bahsetmiştik, olaylar ne şekilde gelişirse gelişsin, hayatı olduğu gibi kabul etmekten. Bu hafta da hayatımızdan memnun olmaktan bahsetmek istiyorum. Bir şeyi değiştirebilmek için kabul etmek ilk adım, hemen arkasından ise o deneyim ile ilgili memnun olunacak yanlar bulmak geliyor.
Hepimizin bitmeyen bir istek listesi var. Bitmeyen derken, negatif bir anlamda kullanmıyorum bunu. Aslında tam tersine çünkü istek listenizin tamamlandığını düşündüğünüz gün hiçbir isteğiniz kalmamış demektir ki, bu evrensel işleyişle hiç uyumlu değil. Çünkü her deneyimin içindeyken, hep yeni istekler doğacak içimizden ve bu kesinlikle bitmeyen bir süreç.
Hayatınızın her aşamasında gerçekleşmesini beklediğiniz istekleriniz, hayalleriniz olacak. Ve hayatınızın ‘şu an’ olduğu durumundan, sizin ‘şu an’ olduğunuz kişiden memnun olmanız size çok daha fazla memnun olacağınız şey getirecek. Hayallerinizin gerçekleşmesi de sizi son derece memnun edecek bir durum olduğuna göre, evrensel işleyişe göre isteklerinizin gerçekleşmeme ihtimali yok bu durumda.
Zaten şöyle basit bir matematik de yapabiliriz aslında. Dedik ki; odağımız neredeyse yaratım da orada ve bu yüzden de isteğimizi yaratmanın yolu odağımızı isteğimizin varlığına vermek. Kesinlikle doğru, biz de bu evrensel bilgiyi bilenler olarak başladık dikkatimizi isteğimize vermeye. Hayal kurduk, şükür egzersizi yaptık, meditasyon yaptık, vizyonlama, olumlama,… Ne biliyorsak uyguladık, günümüzün 4-5 saatini egzersizlere ayırdık. Eee, sonra…
Sonra içinde bilfiil bulunduğumuz hayatımıza döndük yani odağımız şu anki deneyimimizde. Matematik ortada aslında, 8 saat de uyuduğumuzu varsayalım, geriye kalıyor 11-12 saat. İsteğimizin varlığına odaklandığımız 4-5 saatlik süre ile kıyaslayınca oldukça kısa.
Elbette, yaratımı bu şekilde bir süre ve matematik hesabına indirgemek mümkün değil. Bu hesaplamayı sadece size bir fikir vermesi açısından yaptım yoksa isteklerimizin gerçekleşmesi için çok kısa bir süre bile aklımızdan geçmesinin yeterli olduğunu biliyoruz. Fakat bir yandan isteyip bir yandan da direnç gösterdiğimiz zaman akışın önüne kendi ellerimizle set koymuş oluyoruz.
Diyelim ki, işinizi değiştirmek istiyorsunuz. Yeni bir işi vizyonluyorsunuz, nasıl bir iş istediğinizi yazıyorsunuz, vizyon panosu yaptınız, her düşündüğünüzde hoşunuza gidiyor, kendinizi çok iyi hissediyorsunuz. Yaratım için de ihtiyacımız olan bu, kendimizi iyi hissettiren düşünceler içinde olmak.
Yolda işe giderken egzersizlerinizi yaptınız, frekansınız gayet yüksek. İşyerinize vardınız, maillerinize bakarken telefon çaldı. Hoop, şimdiki durumun içine döndünüz bile. Bir yandan ‘alo’ derken, bir yandan aklınızdan ‘daha kahvemi bile içmeden başladı telefonlar, bu ne böyle’ düşünceleri geçti. Telefonu kapadınız, odağınızı değiştirip enerjinizi yükselttiniz. Şimdi de müdürünüz bir rapor istedi, yine benzer düşünceler aklınızda ve yine enerji düştü. Sonra yine yeni işinize odaklandınız, enerjinizi yükselttiniz ve yine bir telefon, hoop yine frekans düştü.
Frekansınız böyle bir aşağı bir yukarı olunca, isteğinizin frekansına girmek de oldukça zor olabiliyor. Çünkü bir yandan isteğiniz canlı ve güçlü, fakat bir yandan da direnciniz aynı şekilde yüksek. Çünkü büyük ihtimalle isteğinizin henüz gerçekleşmemiş olmasını, hayatınızın iyi gitmediğiyle özdeşleştirdiniz zihninizde. Halbuki ne alakası var. Hayatınız son derece genel bir kavram, değiştirmek istediğiniz işiniz ise gayet spesifik bir durum. Tabi ki, iş ve ilişki konuları hayatın içinde daha büyük bir paya sahip olduğu için bu alanlarla ilgili durumların hayatınızın geneline yansımasını anlıyorum. Fakat istisnasız her zaman hayatımızla ilgili memnun olacak durumlar bulmak mümkün.
Hayatınızın güzel yönlerine odaklanmayı alışkanlık haline getirdiğiniz zaman, değiştirmek istediğiniz işinizle ilgili de memnun olacağınız yönler bulmaya başlayacaksınız.İçinde bulunduğunuz durumdan memnun olduğunuzda da, enerji seviyeniz böyle yo-yo kıvamında olmayacak.
Zaten durumu kabul ettiğiniz noktada, memnun olma safhasına daha hızlı geçiyorsunuz. Önce çok fazla şey bulamayabilirsiniz değiştirmek istediğiniz durumla ilgili, gayet normal. Minicik bir şey bulun, sonra minicik bir şey daha ve minicik bir şey daha. Sonrası daha hızlı bir şekilde geliyor merak etmeyin. Çekim yasası memnuniyetinize dair düşünceleri arttırmak için her zaman iş başında, kendini besleyen bir döngü bu.
Şimdi gelelim memnun olacak şeyleri nasıl bulacağınız konusuna. Herkesde farklı olabilir tabi ama ben size kendi deneyimimi aktarayım, belki faydalanacağınız noktalar olabilir.
Şirketi bırakıp evde takıldığım dönemde kendimi bir miktar işe yaramaz hissetmeye başladığımdan bahsetmiştim. Her ne kadar kendi üzerimde çalışarak isteğime yani yaşam koçluğuna hazırlık yaptığımı düşünsem de, yine de çalışmıyor olmak beni rahatsız ediyordu. Dolayısıyla ben de elimden geldiğince hayatımın güzel yönlerine odaklanmaya ve kendime hep bunları hatırlatmaya çalışıyordum.
Düzenli olarak egzersizlerimi yapıyordum ama içimden tam da hissedemiyordum ve hayatımdan çok da memnun değildim doğrusu. Fakat bu egzersizlerin işe yaramadığını düşünmeyin lütfen. Bir taşa 100 kere vurursunuz çatlamaz bile ama 101. vuruşta parçalanıverir ve bunu sağlayan aslında ilk 100 vuruştur. Benimki de biraz o hesap oldu. Dedim, madem hayatımdan tam anlamıyla memnun olma durumuna geçemiyorum, ben de olanı kabul edeyim bari.
Ben bu kararı aldıktan ve bunun üzerinde çalışmaya başladıktan bir süre sonra zihnimde çocukluğumla, gençliğimle ilgili dönemlerden kendimi çok iyi hissettiğim anılar belirdi, hayattan keyif aldığım anlar. Dedemlerin balkonunda yaptığım kahvaltılar, diğer dedemin kahvaltı yerine beni simit-gazoz keyfi için sahile götürmesi, okul sonrasında akşamüzeri annemle çay içip Hayat Ağacı’nı seyretmemiz, bir Cumartesi öğlen kendim için hazırladığım güzel salata, ailecek gittiğimiz yemekler, babamın mangal başında rakısını yudumlaması,….
Bu anıların benim için ortak özelliğinin şu olduğunu farkettim: “Sevdiğim insanlarla beraber olmak ve kendimi bir şeylerin peşinden koşmak zorunda hissetmemem”. Arka planda hep bir rahatlık ve huzur hissi vardı, hiçbir şey mücadele etmeme gerek yoktu. “Eee” dedim kendi kendime, “bu hisleri deneyimlemek için şu an sahip olduğum ortam mükemmel” Çünkü çocukluğumda keyif aldığım şeylerin hepsini yapabiliyordum. Haftaiçi sahile gidiyor, istersem öğlen güzel bir salata yapıyor, akşamüzeri de çayımı demlemeyi ihmal etmiyordum ve en önemlisi mutlu olduğum bir aile yaratmıştım. Ben sadece bunlardan memnun olmayı seçmemiştim.
Bunu farkedince kafamda bir ışık yandı ve aslında olduğum yerin zaten olmaktan en çok keyif aldığım yer olduğunu anladım. İşlem tamamdı, daha fazla varacak yer kalmamıştı. Bundan sonraki her durak ekmek kadayıfının üzerindeki kaymak gibi olacaktı. Sonuçta kaymak olmasa da ekmek kadayıfı zaten çok güzeldi.
Hayatımla ilgili bu kararı aldıktan sonra, memnun olunacak yanları çoook daha kolaylıkla bulmaya ve bunlara çok daha derinden inanmaya başladım. Elbette hayatın akışı içinde hoşuma gitmeyen durumlar da deneyimliyorum zaman zaman. Ama artık hem o deneyimlere karşı daha ılımlı olabiliyorum hem de memnun olma alanına çok daha süratli geçebiliyorum.
Size de önerim şu olacak; çocukluğunuzdan bugüne kadar en hoşunuza giden anılarınızı ve arka planındaki hislerinizi hatırlamanız. Aklınızdan neler geçiriyordunuz ve neler hissediyordunuz; huzur, keyif, rahatlık, güven, coşku, özgürlük, sevdiklerinizle olmak, eğlence,…..
Ve şu anki hayatınızda bu hisleri deneyimleyebiliyor musunuz? İşin doğrusu ben hayatınızın şu anki halinin o hisleri deneyimlemek için mükemmel bir zemin olduğuna inanıyorum, çünkü hepimizinki aslında öyle. Sadece zaman zaman farkında olmamayı tercih ediyor olabilirsiniz. Bu durumda da gideceğiniz başka bir durak kalmamış, siz olmak istediğiniz yere çoktan gelmişsiniz.
H O Ş G E L D İ N İ Z….
Bundan sonraki her deneyiminiz ekmek kadayıfının üzerindeki kaymak tadında olacak…