Hayatınızda değiştirmek istediğiniz alanlar varsa, bunları eğiştirebilmenin yolu, içinde olduğunuz durumu tamamen kabul etmekten geçiyor. Biliyorum, biraz paradoksal bir durum gibi gözüküyor. ‘Şu anki durumumu kabul ediyorsam, halimden memnunsam, çekim yasası benzer deneyimleri getirmeyecek mi bana?’ diye düşünüyor insan. Zihinsel mantık boyutunda çok da haklı bir soru aslında. Fakat evrensel işleyiş böyle değil.
Olduğunuz durumla ne kadar barışıksanız, istekleriniz o kadar rahat gerçekleşiyor. Gerçekleşiyor, çünkü direnç barındırmıyor. Her yazıda tekrar ettiğim altın kuralı burada da tekrarlamazsam olmaz. İçinde direnç düşünceleri barındırmayan tüm isteklerimiz gerçekleşir. İşleyiş bu şekilde.
Bir durumu tamamen kabul edip onunla barışık olduğunuzda, o konu aklınıza geldiğinde ne içiniz sıkılır, ne ruhunuz daralır. Yani kendinizi kötü hissetmezsiniz, bu da demektir ki direnç göstermezsiniz. Direnç göstermeyince de hayatın akışına izin verir ve isteklerinize doğru kaptırır gidersiniz. Yoksa kabul etmekten kastım, kendinizi mağdur durumuna sokup boynu bükük şekilde o deneyime katlanmaya çalışmak kesinlikle DEĞİL. Bu kabul etmek değil, olsa olsa o durumdan ikincil bir kazanç sağlamak olur.
Ayrıca bir de şöyle bir düşünce geçebilir aklınızdan: “Eğer her deneyimi kabul edecek olursam, hiçbir şeye hayır diyemem. Peki o zaman sınırlarımı nasıl çizeceğim?”
O yüzden kabul etmenin ne demek olduğunu biraz daha açsam iyi olacak. Öncelikle ne olmadığını söylerek başlayayım, çünkü biraz yanlış yorumlanabiliyor.
- Sınırlarımızı çizmemek ve her şeye evet demek DEĞİL.
- İçinde olduğumuz duruma memnun olmasak da katlanmaya çalışmak KESİNLİKLE DEĞİL.
- İçinde olduğumuz durumda kendimizi memnun olmaya zorlamak ve kendimize kötü hissetmeye izin vermemek HİÇ DEĞİL.
Bunlar direnç göstermenin alası çünkü. Yaklaşımınız bu şekildeyse bilin ki, isteğinize doğru akmıyorsunuz.
Şu an içinde olduğunuz ama değiştirmek istediğiniz bir deneyimi kabul ettiğiniz zaman,
- Hem deneyimi kabul edersiniz yani yargı ve yorum katmazsınız,
- Hem o konuyla ilgili negatif duygunuzu kabul eder ve kendinize duygunuzu yaşamaya izin verirsiniz,
- Hem de o deneyimin sadece o ana özel yani geçici olduğunun farkında olursunuz yani olayı sakız gibi uzatmazsınız.
Diyelim ki; işinizi değiştirmek istiyorsunuz, çünkü takdir görmediğiniz için üzülüyorsunuz ve patronunuza veya müdürünüze gıcık kapıyorsunuz. Bu durumda yapabileceğiniz en iyi şey, ‘tamam, şimdilik buradayım’ diyebilmek ve takdir görmediğinizi düşündüğünüzde üzüntünüzü yaşamaya veya patronunuza karşı hissettiğiniz kızgınlığa izin vermek.
FAKAT hikayenin içine girmeden, kurban rolü oynamadan. Gözlemci gibi durumu ve duygularınızı izleyerek, sanki kendiniz seçmişsiniz gibi. Zaten bir anlamda da siz seçtiniz, sadece bilinçli bir tercih olmayabilir. Takdir görmediğinizi düşünmek veya patronunuza gıcık kapmak tamamen sizin bundan önceki kararlarınızla ilgili, belki sadece bilinçli bir şekilde farkında değilsiniz.
Evet, içimizde ne varsa dış dünyamızda da birebir o var. Ve evet, siz kendinizi takdir etmediğiniz sürece yaşadığınız deneyimler de hep o şekilde olacak, çünkü içinizde daha önce kendinizle ilgili almış olduğunuz o karar tetiklenecek ve belki üzülecek, belki kızacaksınız. Bu senaryoyu yaratan sizin inanç sisteminiz ve siz bakış açınızı değiştirdiğinizde senaryo da değişecek. İşin kilit noktası ise şu; bir şeyi değiştirebilmek için onu olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. O anki duruma ve duygunuza hiç direnmeden.
Hayatımdaki herşeyin yaratıcısı olduğum fikrinin bilincine iyice vardıktan sonra, şöyle bir alana girdiğimi hatırlıyorum. “Hayatımdaki her deneyimin yaratıcısı ben olduğuma göre, hissettiğim sevimsiz duygulara sebep olan deneyimlerin de yaratıcısı benim” diyerek kendime kızmaya başladım. Yani daha önceki kararlarım sebebiyle bir negatif bir duygu yaşıyordum, sonra da duyguyu zihnimle yargılıyor ve başka sevimsiz bir duyguya sebep olan bir düşünce daha üretiyordum. Bunun da önceki kararımı değiştirmeye hiçbir katkısı olmuyordu tabi ki.
Kabullenme safhasına geçmem biraz zamanımı aldı doğrusu çünkü o zamanki bakış açıma göre kabullendiğim zaman hiçbir şeyi değiştiremezdim. Ne de olsa yıllardır isteklerim için tırmalamaya ve birşeyler yaparak isteklerimi oldurmaya alışmıştım. Kabullenmek, boynumu büküp olana razı gelmekti ki, teslimiyet bana acizlik gibi geliyordu ve o şekilde istediğim hiçbir şeyi elde edemeyeceğimi düşünüyordum.
Yine de bazı konularda isteklerim gerçekleşmiyordu, ben de şu kabullenme denen şeyi bir aylığına denemeye karar verdim. Tırmalamayı yıllardır deniyordum, sadece bir ay boyunca olana razı gelsem ne olurdu ki, hem bir ay sonra eski sisteme dönebilirdim rahatlıkla.
Ne zaman hoşuma gitmeyen bir deneyim yaşasam, hem deneyimin kendisini, hem de hissettiğim duyguyu olduğu gibi kabul etmeye başladım. Trafikte manyağın (!) teki önüme mi kırdı ve ben sinirlendim mi, “tamam” diyordum “Adam böyle, ben ne yapayım. Ayrıca camı açıp adama bağırdım, çünkü sınırlarıma müdahale etmesi hoşuma gitmedi, hatta çok sinirlendim, kabul. Ayrıca herkes sinirlenebilir ve bu da sadece bir duygu, ne olmuş yani”.
Bakın, bu düşüncelerin devamı yok, bitti. Yargılama yok, ‘bu durumdan çok da memnunum’ kandırmacası yok, sinirlendiğim için kendime kızmak ve kendimi eleştirmek yok. Yanımdakine dönüp “Istanbul şoförleri böyle işte” diyerek olayı genellemek ve sonraya taşımak yok. Sadece hikayenin dışına çıkarak gözlem var. Evet, o manyağı(!) ben çektim hayatıma ya da daha önceki kararlarım sebebiyle adamı manyak(!) olarak deneyimledim. Ama o safhada bunu irdelemenin sırası değil.
Olanları kabullenmeye başlayınca, ilk hissettiğim fark garip bir huzur ve rahatlık hissi olmuştu. Bir süre sonra da baktım, manyaklar(!) azalmaya başladı. Çünkü direnç göstermeyi bırakmıştım ve isteklerim de kendiliğinden gerçekleşmeye başlamıştı, hem de çok daha rahat ve kolay bir şekilde. Ve anladım ki, kabul edip teslim olmak acizlik değilmiş. Hayatı daha rahat ve kolay yaşamak insanın kendi gücünün farkında olmasıymış.
Artık eskiye göre çok daha fazla teslim olabiliyorum olana. Yine de zaman zaman isteklerimi oldurma alanına giriyorum yeniden. Fakat ne zaman böyle yapsam Evrensel Zeka’nın işine çomak sokmuş oluyorum ve kendi işimi zorlaştırıyorum. Ne zamanki olanı kabul ediyorum ve akışa teslim olabiliyorum, olaylar gayet rahat bir şekilde tıkır tıkır ilerliyor.
O yüzden size de hararetle tavsiye edebileceğim şey bu, olan biteni ve duygularınızı olduğu gibi kabul etmek ve kendinizi akışa bırakmak. Sadece bir haftalığına deneyin, hayatınızın her anında uygulayamayabilirsiniz, gayet doğal. Siz sadece deneyin ve bana yazın, hissiyatınızda ve deneyimlerinizde bir değişiklik oldu mu bakalım?
Haftaya nefes koçluğu eğitiminin 2. Bölümünde olacağım için yazı yükleyemeyeceğim. Artık 2 hafta sonra yeniden görüşmek üzere. O güne kadar tüm günleriniz ‘kabul günü’ neşesinde geçsin…
öncelikle böyle bir gayette açıklayıcı bir yazı yazdığnız için çok teşekkür ederim. bende bu kabullenme konusunu bir kaç kaynaktan okudum çok kişinin de maduriyet gibi algıladığı kabul etme durumunu örnekle açıklamışsınız başkalarını bilmem ama ben çok iyi anladım ne zamanki bir olay karşısında kendinin farkına varıp,geri çekilip izlemeye başladığında kabul gerçekleşmiş oluyo dedeğiniz gibi herzaman yapamıyorumda aklıma geldiğinde ne zaman kabulu hatırlayıp uygulasam bir sevinç bir huzur yükseliyo içimde bu anı ancak yaşayan bilir anlatması çok zor siz biliyosunuz aynı şeyleri hissetmişiktir muhtemelen,bundan sonra daha sık uygulama yapmak istiyorum çünkü bu haz hiçbirşeyde görmedim sevgiyle kalın