Yaratım açısından olmak her zaman yapmaktan önce gelir. Yaratım formülünü hatırlayın lütfen, inancınız yaptığınız eylemle uyumlu ise istediğiniz sonucu alırsınız. Bu kesin ve nettir.
Fakat bu formül, ‘Ben oturduğum yerden önce bir olayım, sonra harekete geçeyim’ anlamını kesinlikle taşımaz. Çünkü böyle bir durumda olmayı beklemenin arkasındaki enerji, hata yapma veya istemediğin bir sonuçla karşılaşma endişesi.
Bazen şöyle sorular alıyorum danışanlarımdan : “Benin inancım, isteğimle uyumlu mu şimdi?”. Bu sorunun enerjisel tercümesi şu : “Harekete geçtiğim zaman istediğim şey kesin olacak mı? Hani, garantisi yoksa, çuvallama ihtimalim varsa hiç harekete geçmeyeyim ben”
Öncelikle şunu söylemeliyim ki; zaten bir şey için harekete geçtiğinizde ilk denemede muhtemelen çuvallayacaksınız. Zaten ufak adımlarla başlamanızın sebebi biraz da bu. İlk düşüşünüzde canınız çok yanmasın, tekrar denemek için kendinizi toptan kapatmayın diye. Yoksa ilk denemenizde her şeyin tam istediğiniz gibi gerçekleşmesi zayıf bir ihtimal.
Ama aynı zamanda bu deneme-yanılmaların çok önemli bir hizmeti var. Attığımız ve hedefi tutturamadığımızı zannettiğimiz her adım, bizi daha da yaklaştırıyor isteğimize. Çünkü bu sayede hayalimizin bize göre pozitif ve negatif yanlarını keşfediyor ve isteğimizde netleşmeye başlıyoruz. Ayrıca her denemede kendimize inancımız güçleniyor. Yani yaptığımız her eylemde, daha fazla olmaya başlıyoruz.
İkisi paralel yürüyor, bir yandan zihinsel olarak düşüncelerimiz üzerinde çalışırken, bir yandan da deneyimlerle inancımızı güçlendiriyoruz. Ve her denemeden sonra inancımızın frekansı, isteğimizin frekansına bir adım daha yaklaşıyor. O yüzden korkmayın lütfen; denemelerde bulunmaktan, yanlış yapmaktan, hataya düşmekten…
O sırada hata veya yanlış olarak gördüğümüz her şey aslında bizi isteğimize götüren merdivenin basamakları ve biz attığımız her adımda birer birer basamakları tırmanıyoruz. Başarısızlıklarımızı(!), zorluk veya sıkıntı olarak görmek yerine bizi isteğimize bir adım daha yaklaştıran basamaklar olarak gördüğümüzde daha keyifli bir hale geliyor hayat.
Yapmamız gereken tek şey yaşadığımız olumsuzluklara karşı bakış açımızı değiştirmek ve hata yapma endişesiyle adım atmayı ertelememek. Başka türlü olma ihtimalimiz yok. Çok güzel bir Japon Atasözü var: “Bilmek ama onu yaşantıya dönüştürememek bilmek değildir”
Bizler deneyimler vasıtasıyla öğrenir ve her seferinde daha yetkin bir hale geliriz. Deneyimlerimiz bizi o sırada başarıya götürse de, götürmese de bu gerçek değişmez. Aynı bir bebeğin yürümeyi öğrenmesi gibi.
Önce sadece 1-2 adım atar bir bebek ve sonra mutlaka popo üzeri oturuverir. Bu onun yürümeyi öğrenemediği anlamına gelmez. 2 adım atmıştır ve düşmüştür. Ciddi bir başarı göstermiştir aslında. Öncekilerden çok daha ileride bir deneyim elde etmiştir çünkü. Belki o sırada neden düştüğünü fark eder. Henüz tam anlamıyla yürümeye başlamamış olsa bile çok önemli bir ders almıştır. Bu sefer biraz daha fazla adım atabilmek için kalkar ayağa ve 5 adım sonra yine düşer.
Hiçbir bebeğin “Yok ben yapamıyorum bu yürüme işini, oturduğum yerde oturayım bari” dediği görülmemiştir. Kalkar ve yeniden dener. Bir yandan da ‘Ne güzel yürüyorum’ diye gülümser. ‘Atmam gereken 50 adım varken ben sadece 5 adım atabildim’ diye hayıflanmaz. Attığı 5 adım için sevinir, mutlu olur ve daha fazlasını arzu eder.
Bizler için de durum pek farklı değil aslında. Hayalimiz 50 basamaklık bir merdivenin sonundaysa eğer, o ilk basamakta isteğimize kavuşamayacağımız zaten aşikar ve genelde bu noktada ‘Ben başarısız oldum’ diye vazgeçiyoruz. Halbuki başarısız olduğumuzu düşündüğümüz her adım bizi daha da yaklaştırıyor isteğimize, çünkü o sırada çok şey öğreniyor ve kendimizi dönüştürüyoruz.
Tüm yolculuklar sadece ilk adımla başlar. Adımın büyüklüğü size kalmış; yapabileceğinize inanacak kadar büyük, gözünüzü korkutmayacak kadar küçük olsun.
Keyifli yolculuklar