Çekim Yasası’nı ilk öğrendiğim zamanlarda şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: “Ne yani, şimdi biz böyle sepet gibi oturup hiçbir şey yapmadan bekleyecek miyiz?” Ne de olsa, o zamanlar bir şeyi elde etmek için mücadele etmek, çok çalışmak, uğraşıp didinmek gerektiğine inanıyordum. Sonunda istediğim şeyi elde ettiğim zaman da “Eee, hak ettim ben bunu, anam ağladı çünkü” diyordum övünerek. Gerçi o kadar yorucuydu ki, artık ‘bunun daha kolay bir yolu yok mu’ demeye başlamıştım.
Dünyadaki bütün eylemleri bir araya toplasınız, OLduğunuz kişiyi değiştirmeden YAPtığınız şeyler sizi istediğiniz şeyi SAHİP OLmaya götürmeyecek. Yani önce OLacaksınız, sonra YAPacaksınız, sonra da SAHİP OLacaksınız. Bu benim kendi deneyimlerime dayanarak doğruluğuna yüzde yüz inandığım evrensel bir sıralama. Aslında Yaratım Formülü bölümünde bahsettiğim şeylerden farklı değil. Yani OLmak, isteğe hizmet eden İNANÇla; YAPmak, uyumlu EYLEMle; SAHİP OLmak da, istek doğrultusunda YARATIMla eş. Ayrıca daha önce kişisel gelişim konuları ile ilgilendiyseniz bu sıralamayı mutlaka siz de duymuşsunuzdur. Fakat bu bakış açısı da benim çok hoşuma gittiği için ayrı bir bölüm olarak yer vermek istedim.
İstediğiniz şeye sahip olmanın ilk adımı OLMA seçimi yapmaktır. Bunu öğrendikten sonra uzunca bir süre şu soruları sordum: OLmak tam olarak ne demek? Nasıl OLunur? Ben şimdi OLdum mu? Şunu dedim, OLmuş muyumdur? Bunu yaptım, OLdum mu? OLup OLmadığımı nasıl anlayacağım?
Sıra sıra gidelim isterseniz; OLmak tam olarak ne demek?
OLmak henüz istediğiniz deneyimi yaşamadan kendinizle ilgili inancınızı değiştirmek demek. Hayatınızda daha fazla para istiyorsanız, banka hesabınızdaki miktar artmadan kendinizi zengin hissetmek demek. İlişki istiyorsanız, yalnızken de sanki bir sevgiliniz varmışçasına keyifli hissetmek demek. Zayıflamak istiyorsanız, tartı tam aksini söylerken bile vitrinlerde zayıf halinize yakıştıracağınız kıyafetlere bakarken kendinizi yakalamak demek. Yani istediğiniz şey hayatınızda VARmış gibi hissetmek demek.
Nasıl OLunur?
Sadece OLMA seçimi yaparak 🙂 Biliyorum, beklediğiniz cevap bu değil. Beni de ilk duyduğumda sinir etmişti. Keşke size, bu ve şu adımları atın, OLMA seçimi yaparsınız diyebilseydim. Darel’in ÇÖZÜM OLMAK kitabında anlattığı örneği sizinle paylaşmak istiyorum. Bir havuzun başında durup suya atlamaya nasıl karar verirseniz, OLMA seçimi de öyledir. Havuzun başında durup nasıl atlayacağım demezsiniz, atlarsınız olur biter. Sadece daha önceki fikrinizi değiştirirsiniz. Önceden ‘olmaz veya yapamam’ dediğiniz şey için artık ‘olur veya yaparım’ dersiniz. OLMA seçimini nasıl yaptığınızı tarif edemem ama o anın öncesini biraz ağır çekimde anlatırsam belki biraz netleşebilir.
Şöyle ki; hepimizin ‘ben becerikliyim/beceriksizim, ilişkimin olması keyiflidir/zordur, para iyidir/kötüdür, şişmanım/zayıfım’ gibi yığınla inancı var. Bunların bir kısmı bize hizmet ediyor, bir kısmı ise hizmet etmiyor. Değişecek olanlar, artık hizmet etmeyenler.
Günün birinde bir olay yaşar ve bir şeyin yokluğunu hissedersiniz. Onun sonucunda içinizde bir istek doğar ve aklınızdan iki düşünce geçer. Bu bende YOK ve VAR olabilir. Bu iki yayın evrene iki mesaj gönderir ve evren gerekli ayarlamaları yapmaya başlar. VAR olabilir düşüncesi henüz olayları çekecek güçte olmadığı için benzer düşünceleri çekmeye ve zaman içinde güçlenmeye başlar. Bu sırada siz “Olur mu acaba? Şimdiye kadar olmadı, şimdi niye olsun? Yaa belki de olur, neden olmasın? Yok, ben yapamam. Olabilir aslında, yapabilirim” der durursunuz. En sonunda ya artık sahip olmama hali canınıza tak eder veya fikrinizi değiştirmenizi tetikleyen bir olay yaşarsınız ve VAR olabilir düşüncesi inancınız olur. İşte OLMA seçimini yapmışsınızdır. Bu seçim bazen 1 saat sürebilir, bazen de 1 ay. Tümüyle size artık hizmet etmeyen düşüncelerden, hizmet eden düşüncelere ne kadar sürede geçtiğinizle alakalıdır.
Ben şimdi OLdum mu? OLup OLmadığımı nasıl anlayacağım?
Ufak tefek olaylar olabilir veya istediğiniz deneyimi yaşamış birisiyle tanışabilirsiniz. İsteğinizin çok yakın olduğu hissi uyanır içinizde. Ya da şöyle de diyebiliriz; artık istediğiniz şeyin olmaması hali size garip gelmeye başladıysa OLMA seçimi yapmışsınız demektir. Gerekli gördüğünüz adımları rahatlıkla atar, ‘nasıl yapacağım?’ diye düşünmez, kendinizi keyifli hissedersiniz. Bu arada şunu da belirteyim, OLMA seçimi yaptınız diye o adımları atarken hiç korkmayacaksınız demek değildir bu. Sadece doğal bir şekilde korkunuzla beraber yürürsünüz o yolda.
Sıra geldi YAPmaya;
Eğer OLMA seçimini yaptıysanız, olayın EYLEM kısmı sizin için keyifli bir süreçtir. Kolay ve doğal bir akıştır. Ya önünüze çıkan fırsatlara ‘evet’ dersiniz sadece ya da olduğunuz yerden kalkar zor olduğunu düşünmeden yaparsınız.
Diyelim ki; bir cumartesi günü öğleden sonra şekerleme yapıyorsunuz. Gözünüzü açtınız ve karnınızın acıktığını fark ettiniz. O sırada içeriden gelen mis gibi kızarmış köfte kokusunu duydunuz ve içeriden bir ses geldi: “Kendime köfte kızartıyorum, sen de ister misin?” “EVET, çok açım!”
Ya da yaptığınız şekerlemeden uyandınız ve karnınızın acıktığını fark ettiniz. Evde sandviç yapmak için bütün malzemeler mevcut (tıpkı evrende olduğu gibi :)) Doğruldunuz, mutfağa gittiniz, dolaptan keyifle malzemeleri çıkardınız. Sandviç ekmeğinin bir tarafına hardal sürdünüz, üzerine incecik bir halka ekşi elma, sonra cheddar peyniri ve bir dilim salam. Sandviç ekmeğinin diğer tarafına da hafif mayonez sürüp tost makinesinde biraz ısıttınız. Hmm, nefis oldu. (Çok önyargıyla yaklaştığım ama sonra bayıldığım Mert’in özel sandviç tarifidir :))
Uzun yıllar ‘hayat zordur’ diye bir inancım olduğu için istediklerime sahip olmak için hep zorlukla bir şey yapmam gerektiğini düşündüm. Böylece ne kadar güçlü olduğumu kendime ispat edip duruyordum. Güçlü ve yorgun! Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verirken şu iki soruyu sorun kendinize:
1) Bu eylem bana kolay geliyor mu?
2) Bu eylem bana keyifli geliyor mu?
Bu arada içinizde hafif bir korku veya endişe olması çok doğaldır ama yanıtınız evet değilse, bence eyleme geçmeden önce hala inançlarınız ile ilgili çalışma yapmanın zamanıdır.
Kendi OLMA seçimimle ilgili bir örneği paylaşmak istiyorum. Böylece anlattığım teorik konular pratiğe dönüşebilir.
Yaşam koçluğu yapmak istediğime karar verdikten sonra Aykut’la çalışmaya başladık. Önce kendimi geliştirmem gerektiğini düşündüğüm için tam gaz seanslara devam ettik. O dönemde yaşam koçluğu yapmak isteyen kişi idim sadece, henüz OLMA seçimini yapmamıştım. Evet, gerekli adımı atmış ve çalışmalara başlamıştım ama hala önümde başka adımlar vardı benim inancıma göre. Zaman içinde kendimde gelişmeleri fark etmeye başladıkça ‘yapabilirim’ düşüncesi güçlenmeye başladı ama hala inancım yeteri kadar güçlü olmadığı için isteyen kişiden OLMA seçimi yapmış kişiye geçmemiştim.
Eşim Mert’in bir kişisel gelişim kitabı yazmaya karar vermesiyle benim de OLMA seçimim tetiklendi. Onun cesaretine hayran kalmam, benim kendi cesaret edemeyişimi fark etmemi sağlamıştı. Yani kendimle ilgili negatif bir duygu hissetmem işime yaramış ve OLMA seçimime katkıda bulunmuştu. İşin doğrusu bundan sonra hiçbir şey yapmadım. Sadece kuzenime gayet keyifli bir kahve sohbeti sırasında kararımdan bahsettim (İşte YAPmak adımı da bu). İki gün sonra telefonum çaldı, kuzenim bir arkadaşının benimle çalışmak istediğinden bahsediyordu.
Sonra şunu düşündüm: “Ben bir OLMA seçimi yaptım ve OLduğum kişiye ait olan deneyim bana geldi. Peki ne yaptım da, OLMA seçimini yapabildim?” Valla bilmiyorum, sadece fikrimi değiştirdim 🙂 Bunun nasılı yok, sadece kendinizle ilgili fikrinizi değiştireceksiniz. İsteğiniz benzer düşünceleri çekmeye başlayacak ve sonunda ya sahip olmama hali canınıza tak edecek ya da bir olay inancınızı tetikleyecek.
Bence en kısa yolu, içinizde bir istek duyduktan sonra, bilinçli bir şekilde aklınızdan size hep keyifli hissettiren düşünceleri geçirmek. Böylece hem OLMA seçimini daha çabuk yapacak ve YAPMA adımı sadece kararınızın tadını çıkarmanın bir yolu olacak.