Bu hafta karar alırken anda kalmanın bize nasıl hizmet edebileceğinden bahsedelim.
Hayatımızın her anında kararlar alıyoruz. Kimisi minicik, kimisi bizim için çok önemli ve kocaman. Bakkaldan ekmek almaya gitmek de bir karar, kiminle evleneceğiniz de. Ve inanın aslında mekanizma olarak ikisinin de birbirinden bir farkı yok. Biliyorum komik geliyor ama tüm kararlarınızı bakkaldan ekmek almaya karar verdiğiniz rahatlıkta alsanız, hayatınızı hep akışta yaşayacaksınız.
Çünkü bakkala gitmeye nasıl karar veriyorsunuz? Karnınız acıkmış ve canınız ekmek istiyor. Bakıyorsunuz evde yok, doğruca ekmeğin bulunduğu yer olan bakkala gidiyorsunuz, alıyorsunuz ve işlem tamamlanıyor. Geçmişte bakkala giderken takılıp düşmeniz veya bakkalda ekmek bulamazsanız ne kadar rencide olacağınız ile ilgili düşünceler gelmiyor aklınıza. Ya da gelecekte aynı kalitede ekmek bulup bulamayacağınız ile ilgili endişeler. Her şey o anda oluyor bitiyor.
Halbuki sizin için önemli kararlarda; ölçüyorsunuz, biçiyorsunuz, tartıyorsunuz, düşünüp duruyorsunuz ve en doğru kararı almaya çalışıyorsunuz. O zaman da devreye geçmişte yaşadığınız deneyimleriniz veya gelecekle ilgili endişeleriniz gidiyor. Oysa her an içinde bulunduğunuz deneyimin şartları farklı, hatta siz bile değiştiniz. Eğer bir önceki deneyiminiz sizi kısıtlayan bir düşünce değilse onu referans almak size inanılmaz hizmet eden bir şey ama sizi kısıtlıyorsa o zaman anda karar almak en iyisi.
Bu arada, ben burada sadece işleyişi anlatıyorum. Sizin için önemli bir karar arifesindeyseniz, karar vermeden önce ‘ben andayım’ diyerek bodoslama karar almayın. Eğer endişeleriniz varsa, bunları gözardı etmek değil farketmek ve önce üzerinde çalışmak son derece önemli. Sisteminizde zaten bu endişeler varken anda karar alamayabilirsiniz ve bunları dönüştürmek ‘o an’ için yapabileceğiniz en iyi şey. Çünkü üzerinde çalışmadığınız sürece benzer senaryoları yaratmaya devam edeceksiniz. Bu dip nottan sonra kaldığımız yerden devam edebiliriz.
Anda karar almak; geçmiş deneyimlerinizin sizi kısıtlayan düşünceleri veya gelecekle ilgili endişeleriniz devreye girmeden sadece içinde olduğunuz deneyimin şartlarını değerlendirmeniz demek. Yoksa her kararınızı 2-3 saniye içinde almanız demek değil. Bu proses kimi için 2-3 saniyedir, kimi için 2-3 saat, kimi için de 2-3 gün. Önemli olan kararınızın net olması, andaysanız nettir zaten.
Hepimiz hayatın tüm olasılıklarını içimizde barındırıyoruz. Kimi zaman susmak işe yarar, kimi zaman sesini yükseltmek. Bazen ileri atılmak iyi gelir, bazen de sabırla beklemek. Hayatın akışında her anda farklı alternatifler bizi isteğimize götürüyor, çünkü o anın şartı o.
Zaten sorun, farklı durumlarda hep aynı şeyi yapmaya çalışmaktan kaynaklanıyor. Hayatınızda isteklerinizi hep ileri atılarak elde ettiğinizi düşünüyorsanız ve o an içinde olduğunuz deneyimde sabırla beklemek en iyi sonucu verecekse, ileri atılarak işleri karıştırıyorsunuz sadece. O zaman da istediğinizi elde etmek için çok daha fazla eylem gerekiyor. Halbuki bazen ‘armut piş ağzıma düş’ en iyi sonucu verir.
Eğer geçmişin ve geleceğin yansımasını şimdiye taşımadan anda kalabilirseniz, o durumda neyin gerekli olduğunu rahatlıkla farkeder ve ona göre kendinizi ayarlarsınız. Bu sayede de her eyleminiz düşüncenizle hizalı olur ve ideal eforla ideal sonucu elde edersiniz.
Bilgelik denen şey de bu aslında, her an yepyeni bir insan olduğunun farkına varıp sadece iç sesine kulak vererek hayatın içinde yol almak, bazen ne kadar mantıksız gözükse bile.
Umarım hayatı anda kalarak yaşamanın ve akışta olmanın önemini yeteri kadar anlatabilmişimdir. Sizi hayallerinize götürecek olan anahtar içinde olduğunuz anın tadını çıkarmak ve keyfini sürmek. Ne kadar yapabilirseniz, o kadarı yeterli. Çoğu zaman hayatı gereğinden fazla ciddiye alıyor ve her şeye fazladan anlamlar yüklüyoruz.
Hayat kendimizi keşfettiğimiz eğlenceli bir yolculuk aslında. Tadını ne kadar çok çıkarırsak, o kadar keyifli…
Verdiğimiz kararların ruhsal benliğimizden mi egodan mı geldiğini nasıl ayırt ederiz? Mesela bi tane yöntem olarak korku faktörünü biliyorum; eğer kararında korku yoksa özünle karar veriyorsundur, eğer endişe ve korku varsa ego ndan karar veriyorsun gibi…?
Korku, doğru kriterlerden bir tanesi.
Başka bir kriter de şu; uzun uzadıya tartıp biçtiysen zihninle yani egonla karar vermişsindir. Eğer anlık sezgisel bir his geldiyse, bilgi özünden gelmiştir.
Bu arada şunu da belirtmek istiyorum; egodan verdiğin kararlar yanlıştır diye bir şey yok. Onların da doğru olduğu durumlar var.
Sevgiler